Selam dingin düşünceliler. Sizin gezegende havalar nasıl?
- Gökçe Okur
- 22 Ağu
- 3 dakikada okunur
Şu ekranı açınca nereye gidiyor bütün fikirlerim?
Kağıda mı yazsam? Klavyede mi yazsam? Kitap mı okusam (dünkü okuduğum bölüm yarım
kalmıştı, en iyisi onu biriteyim).
Kitabın yazarı ne kadar başarılıydı. Argümanları da efsane. Hem samimi - arkadaşı ile
yazışıyor gibi - hem de kılıçtan keskin dili. Tezim için notlar mı alsam. Hem tez yazacağım
diye matematiksel, sıkıcı bir ton kullanmam gerektiğini kim söyledi? Belki Becker'in
sosyal bilimlerde yazmak üzerine olan kitabını yine okurum.
Güzel bir gündü bugün... Ama staj başvurusu yaparken bir anda endişe bastı beni.
Tam da cuma günü.. başvuru yapsaydım mesai bitmeden dosyamı görürler
miydi? Görseler de bir cevap verirler miydi? İş başlangıç tarihi 8 gün sonrayı
gösteriyor. Ne ara stajyer seçecekler? İlan hala aktif. Başvurumu haftasonu
hazırlayıp pazartesi günü göndersem çok geç kalmış olur muyum?
Geçenki başvurduğum müzeye bu yıl düzenledikleri önemli bir sergiyi
incelediğim bir düşünce yazısı yazsam ve iş başvuru dosyama
eklemeleri için onlara mail atsam... bir mülakat garantiler miyim?
Dingin düşünceliler, sizin gezegende havalar nasıl?
Çok güzel, zeki ve güçlü kadınların kitaplarını okuyorum - Susan Sontag ve Bell Hooks. Nasıl bu
kadar kompleks ve sade yazabiliyorlar. Argüman öyle bir akıyor ki kendimi onların nöral
bağlantıları içinde akar gibi hissediyorum. Sosyolojik bir kitapta bana kahkaha attırıyorlar. Nasıl
oluyor bu?
Peki diyorum... ben de bu yıl 120 sayfa bir tez yazacağım. Ne gerek benim tezimi zenginleştirmem
için?
Sonra hayatımda gerçekleşen ve gerçekleşemeyen her olayın ortak etkenlerinde son
buluyor bu düşünce silsilem: Anksiyete, beyin göçü, kadın olmak, yokluk psikolojisi, orta sınıfın
maddi sınıf atlama telaşı, geleceği garantileme isteği, politik bunalımlar, birilerinin
cumhurbaşkanı, vs.
Benim zihnimin oturum iznini kotarmak için, iş bulmak, ders geçmek için son teslim tarihi
kovalamadığı bir evren var olacak mı?
Ben bu geleceğe kendi varlığımdan en az ödün verecek şekilde ulaşmak istiyorum.
Bu prosedürlerle o kadar sığlaştık ki, entellektüel herhangi bir
uğraş lüks sayılmaya başladı.
Mesela,
Saatlerce kitap okurdum ben çocukken. Bir günde 6-7 saat kitap okuduğum günleri
hatırladığımda kalbim ısınıyor. Ne zaman üniversite sınavı, - ironik bir şekilde- Boğaziçi, yüksek
lisans, geçim derdi ve kariyer telaşı hayatıma girdi, anlamlı okumalar hayatımdan çıktı.
Anlamlı okuma benim için:
O anda olduğum, o anda okuduğumu sindirdiğim, dış seslerden çok argümanın
akışını takip edebildiği okumalar.
Bugün yüksek lisansın yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmiş, dehşet bir öğrencilik kariyeri olan biri olarak
söylüyorum, hayatımdaki benim istek be ihtiyacım dışında gelişen son teslim tarihli görevler asla
tükenmiyor.
Biri bitiyor.
Diğeri başlıyor.
Kariyer, fırsat, zaman, geçim, vs. Saçma sapan vaatler veriliyor. Mezun oluyorsunuz. Size bir parça
kağıt veriliyor bir de iş bulmak için bir son teslim tarihi.
Buradan ben birkaç çıkış yolu görüyorum:
Geç kalmaktan kortuğumda çabamı daha da geç kalmaya harcamak. Geç kalmanın
%90 ölümcül veya geri dönülemez bir etkisi olmadığını böyle öğrendim.
Bunu anneannem söyle açıklıyor:
"Kaderinde olan zaten sana gelir yavrum."
Bir şeyi neden yapmak istediğimi sürekli kendime sormak.
Mesela,
Boğaziçi'ne "Boğaziçi" diye gitmemek.
Birine sadece Boğaziçi'li diye asla güvenmemek -
Delirmeyelim.. ortalık sapık ve narsist dolu. Üniversite
sınavında iyi puan almış olmaları hiçbir şeyi
değiştirmiyor.
Parantez:
(Bu hafta instagramda hazırlık okulumuzdaki tanıdığım
en pis tacizci çocuğun influencer olduğunu gördüm.
Sağlıklı kahvaltılar için biyolojik mantar tozu tarifi
veriyordu.)
Boğaziçi'ni yaktım gibi oldu. Uzun lafın kısası, bir şeylere
ambalajına bakarak değer verdiğimi görünce mümkün
olan hızda oradan uzaklaşıyorum.
Hayatımın bir döneminde bir şeyi istediysem - ona yatırım yaptıysam - ve ilerleyen
zamanlarda "zevkim değiştiyse", verdiğim geçmiş kararlarla ilgili hayıflanmamak.
Ben bunları yaparak son teslim tarihlerinin acımasız kırbaçlarından sıyrılıyorum.
Bir başkaldırı olarak "ödevimi" aksatıp canımın istediği kitabı okuyorum.
Ve bir gün özgürleştiğim öyle bir gün gelecek ki canımın istediğini okuyup yazabileceğim bir sistem
kuracağım hayatımda.
Şimdi bu kahramanca ve küstahça yazdığım kapanış cümlesinden sonra mutfağa gideceğim.
Dünden ısladığım fasülyeyi kendim ve erkek arkadaşım için pişireceğim. Yanına acı biber turşusu
çıkaracağım. Sonra staj anonslarına bakacağım.
Bir bakacağım saat 23.
Bir bakmışım uyuyakalmışım.
Bir bakmışsınız dün okuduğum kitabın bölümü hala yarıda.

Yorumlar